Endişe !
Nar-ı ateşten bir nesneymiş aşk
yıllar geçtikçe koruyla küllenen
Tükenmez bir asiymiş aşk
Unutmaya çalıştıkça akla hükmeden ...
Böyle yazmıştım yağmurlu bir günde aslında romantiklik değildi içimdeki yada aşk acısından ileri gelmiyordu bu yazdıklarım sadece yazmıştım, okunsun diye de değil üstelik. Belkide bir yağmur tanesinin yanağımdaki intiharıydı bunu yazdıran , o yağmur tanesinin bir aşk masalı kahramanının gözyaşı olma olasılığı.
İnsanların doğdukları andan ölümlerine dek hayatta yeni birşey öğrendiklerini düşünmemişimdir, bence zaten genetiğimizde yazılı olanı keşfediyoruz. Tıpkı bir arının doğduğu andan itibaren bal yapmayı bilmesi gibi bizde yaratıcının yada yoksa evrimin bizim DNA'mıza yazdıklarını öğreniyoruz. Çok merak ederim sıfır param ve sıfır endişem olsa cebimde ne yapardım diye aslında olmak istediğim insanı anlatıyorum kendime böyle zamanlarda , aslında her insan bir hazineyse o zaman kendimizi tanıyarak bu hazineden pay çalmaya neden çalışmıyoruz ? Yapabileceklerinin farkında olmayan milyarlarca insan var ve onları yöneten bir avuç pislik... Onların bize üstten bakmasının tek nedeni cesaretten ibaret,risk bizim için sadece bir öğle yemeği parasını bile geçemezken onlar hayatını riske ediyor ve büyük risk büyük getiri anlamına geliyor.
Kimi zaman hayatın önümüze kemirmemiz için kemikler atan bir terbiyeci olduğunu düşünürüm kemikten başka hiçbir şeyin tadını bilmeyen bizler başka şeylerin peşinde koşmaya bir o kadar korkuyoruz . Aslında ölüyoruz ! biz olamayışımız gerçek bizi maskeleyeşimiz asıl bizi hergün biraz daha öldürüyor . Oysa çözüm avuçlarımızda kazılı çizgilerde yada bir kahve fincanının dibindeki şekillerde değil ... Çözüm bizde daha çok da beynimizde . Enerjimizi olmak istediğimiz ve olmasını istediğimiz şeye yönlendirsek neyin olacağını bilmiyoruz , denemedik çünkü . Korktuk saklandık bahanelerin arkasına herşey anormal de sadece biz normalmişiz gibi kabımızdan hiç çıkmadık , yerimizde dönmedik aydınlık tarafa. Aslında basit bir ironi atalarımızdan bu yana zorluklar karşısında giderek daha ürkek ve kırılgan olduk oysaki Anadolu'nun kadife topraklarında at koşturmuş ölmüş , öldürmüş , ağlamış , gülmüş bir milletin bağrında büyüttüğü bir nesildik biz şimdi ise uykumuzdan uyanamıyoruz .
İnsanlık uyumaya devam ettikçe karabasanlar güneşin önüne bir tuğla daha koyuyor.
Ve karanlık duvarı büyüyor ... Gün geçtikçe büyüyor durmadan...
yıllar geçtikçe koruyla küllenen
Tükenmez bir asiymiş aşk
Unutmaya çalıştıkça akla hükmeden ...
Böyle yazmıştım yağmurlu bir günde aslında romantiklik değildi içimdeki yada aşk acısından ileri gelmiyordu bu yazdıklarım sadece yazmıştım, okunsun diye de değil üstelik. Belkide bir yağmur tanesinin yanağımdaki intiharıydı bunu yazdıran , o yağmur tanesinin bir aşk masalı kahramanının gözyaşı olma olasılığı.
İnsanların doğdukları andan ölümlerine dek hayatta yeni birşey öğrendiklerini düşünmemişimdir, bence zaten genetiğimizde yazılı olanı keşfediyoruz. Tıpkı bir arının doğduğu andan itibaren bal yapmayı bilmesi gibi bizde yaratıcının yada yoksa evrimin bizim DNA'mıza yazdıklarını öğreniyoruz. Çok merak ederim sıfır param ve sıfır endişem olsa cebimde ne yapardım diye aslında olmak istediğim insanı anlatıyorum kendime böyle zamanlarda , aslında her insan bir hazineyse o zaman kendimizi tanıyarak bu hazineden pay çalmaya neden çalışmıyoruz ? Yapabileceklerinin farkında olmayan milyarlarca insan var ve onları yöneten bir avuç pislik... Onların bize üstten bakmasının tek nedeni cesaretten ibaret,risk bizim için sadece bir öğle yemeği parasını bile geçemezken onlar hayatını riske ediyor ve büyük risk büyük getiri anlamına geliyor.
Kimi zaman hayatın önümüze kemirmemiz için kemikler atan bir terbiyeci olduğunu düşünürüm kemikten başka hiçbir şeyin tadını bilmeyen bizler başka şeylerin peşinde koşmaya bir o kadar korkuyoruz . Aslında ölüyoruz ! biz olamayışımız gerçek bizi maskeleyeşimiz asıl bizi hergün biraz daha öldürüyor . Oysa çözüm avuçlarımızda kazılı çizgilerde yada bir kahve fincanının dibindeki şekillerde değil ... Çözüm bizde daha çok da beynimizde . Enerjimizi olmak istediğimiz ve olmasını istediğimiz şeye yönlendirsek neyin olacağını bilmiyoruz , denemedik çünkü . Korktuk saklandık bahanelerin arkasına herşey anormal de sadece biz normalmişiz gibi kabımızdan hiç çıkmadık , yerimizde dönmedik aydınlık tarafa. Aslında basit bir ironi atalarımızdan bu yana zorluklar karşısında giderek daha ürkek ve kırılgan olduk oysaki Anadolu'nun kadife topraklarında at koşturmuş ölmüş , öldürmüş , ağlamış , gülmüş bir milletin bağrında büyüttüğü bir nesildik biz şimdi ise uykumuzdan uyanamıyoruz .
İnsanlık uyumaya devam ettikçe karabasanlar güneşin önüne bir tuğla daha koyuyor.
Ve karanlık duvarı büyüyor ... Gün geçtikçe büyüyor durmadan...
Yorumlar